31 Mart 2014 Pazartesi

o kadar elitim ki..


Henüz daha şaibeli seçim sonuçları netleşmeden, ve sandıkların %60'ı bile açıklanmamışken balkona tırmanan bir Başbakan köşede dursun, ucuz sosyo-ekonomik çıkarımlar ve eksik tarihsel analizleriyle toplumu kategorize etmeye dünden hevesli köşe yazarlarının "jet hızıyla" yetişen çarşaf çarşaf yorumlarını okurken başka bir yerden irkiliyorum. Okuduğum klişeler, hep okumakta olduğum copy-paste ilişkisinden üreme gayri meşru iddilar, artık zihnimde düğümleniyor. Hayır, zihnim artık kabul etmiyor. 

Üstelik Türk, Üstelik Müslüman, Üstelik Sünni, Üstelik Milliyetçi, Üstelik sızmadığı sektör, yemediği hak, karıştırmadığı halt kalmamış bir iktidar ve onun ortakları, bu topraklarda hala kolaylıkla "MAZLUM" ilan edilebiliyor! İlanı verenler, alkışlanıyor… Şizofreni.

O halde sormak istiyorum; okuma yazma biliyorum, internet kullanıyorum, dişlerimi fırçalıyorum, eğitimci ailemin emekli maaşıyla hayata tutunmaya çalışıyorum diye mi çok elitim ben şimdi? 32 yaşındayım sosyal güvencem yok, hastalıklarımı bile tedavi edemediğim için mi çok elitim ben şimdi? İki akademi bitirmişim, onlar para sayarken, kitap okumuşum diye mi çok elitim ben şimdi? Ayağıma bir çift güzel ayakkabı almak için, iki ay mağazanın indirim sezonuna girmesini bekliyorum diye mi çok elitim ben şimdi? Hakikaten ben mi elitim? Elitlik bana mı kaldı bu topraklarda? Canıma okunan bu topraklarda, ben ne zaman elit oldum? Biz ne zaman elit olduk? Bu mu koca ülkenin sosyolojik dimağı? Ve siz bu ülkenin satılmış köşe yazarları, bunu mu anladınız toplumun en çok can çekişen sınıflarından? 

Galiba ben hiç sosyal bilimler okumadım, ve toplum denen yapının temel bileşeni olan DÖNÜŞÜMler, ler, ler, ler, ler, ler, ler hiç yaşanmadı buralarda... Analizlerin "pek sosyolojik" referanslarına bakarsak, ülkenin en hızlı zenginleşen sınıfını mazlumdan sayıp, ülkenin her anlamda en hızlı fakirleşen sınıflarını elit görmek hala geçerli bir sav buralarda. Yazana da deli demiyorlar! Galiba ben 2014'ün Türkiye'sinde değilim, galiba Gezi hiç yaşanmadı, 17 Aralık hiç görülmedi, Suriye hiç anlaşılmadı, Bilal hiç dinlemedi buralarda, hepsi hayaldi… Ve aslında 12 senedir takvimler hiç değişmedi buralarda. 

O kadar elitim ki, değişimi bile görebilecek halde değilim galiba. 

Öyle mi? 

FAŞİZM, sözlük anlamıyla budur efendim. Toplumun belli kesimlerini "elitize" ederek (marjinalleştirerek) kültürel fonksiyonlarını imha etme girişimidir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Yahudilere, çok benzer bir sosyo-ekonomik ve sınıfsal propagandayla yaklaşılmıştır. Hiçbir fark göremiyorum.  

Kim elit, kim mazlum, kim kaybeden, kim kazanan, lütfen yeniden tanımlayın o kavramları, lütfen ondan sonra bir daha konuşalım o yazıları… Tarih 31 Mart 2014!  

Ve bir ülkenin tüm zenginliği çalınırken; hepimizin yoksulluktan nefesleri kokuyor ve yoksunluktan ruhları titriyorken, size kendimizi inandırmak için ölmemiz gerekmiyor bugün. Ki artık adım kadar eminim, cesetlerimiz sokaklarda çürüse bile "elitistliklerindendir" diyeceksiniz, öyle bir balona biat etmişsiniz çünkü... Üç-beş oy ile kaybedilen kentleri görmeyip, hileyi, şeytanı, iblisi görmeyip, ülke uyuduktan sonra başlayan "seçimleri" görmeyip, ucuz sosyo-ekonomik çıkarımlarla ve ezik tarihsel analizlerle soslanmış bu kabullenişe YAZIKLAR OLSUN!! ama en azından diğer ezilenlere iftira etmeyin. 

Bence artık sizler o kadar elitsiniz ki, mağduru bile analiz edebilecek halde değilsiniz.

HÜLYADASINIZ. 


1 yorum:

Cem Gencer dedi ki...

mesele elit olmak değil bence tayfun. ben de sabah şunu yazdım: http://www.sudakiayakizleri.com/?p=484
bence mesele senin de son söylediğin söz gibi, "hülyadasınız". okuyan, kültürle uğraşan kesim biraz da denize düşen yılana sarılır hesabı cehape'ye sarılmak zorunda kaldı. ama sonuç değişmedi, çünkü genel olarak bir rüya halindeydi (bkz. ankara'nın prematüre kutlamaları). hatta ateş yüzünden sayıklama hali bile demeli buna. gerçeklerden uzak. gerçekler? evet, gezi dokunmaya başlamıştı gerçeklere. sonra politize edilerek o filizler çarpık büyümeyle ucubete dönüştü. yine de hakikatı odağımıza alırsak ve gerçekten çok uğraşırsak (ki her seferinde katlanarak zorlaşıyor bu) biraz yol alabiliriz. ama hakikati bırakıp rüyalara dalarsak, lsd almış maymunlar gibi oradan oraya boş boş savruluruz. bugün gördüğüm bir harita çok belirgindi; kitap okuyan ve kitapçı adedine göre türkiye ile cehape'yi seçenler, çok benzer haritalar. demek ki cehalet hakim. cehaleti de ancak azar azar ışık götürerek, ışığı kendilerinin istemesine teşvik ederek baş etmek gerek; bir anda 5000 kW'lık feneri gözlerine tutarak değil. neyse... uzattım. doğru yerlere işarete etmişsin.